9 Ağustos 2016 Salı


  EJDERHA SERİSİ (DRAGON KİN)

  Merhaba sevgili kitapseverler. Bu yazımda G. A. Aiken tarafından yazılan Ejderha serisinin kitaplarını tanıtacağım elimden geldikçe. Bu yazım okuduğum ilk dört kitabı içermekte yani bir nevi toplu tanıtım. Serimiz ise şimdilik 8 kitaptan oluşmakta ve hâlihazırda beş kitabı çevrilmiş. 
  
  Fantastik öğeleri bolca barındırıp fantastikliğin hakkını vermiş Aiken'ciğim, bu nedenle fantastik roman ve ejderha seven, vurdu kırdıya bayılanlar için (+esprileriyle) biçilmiş kafan bir seri. Aşk da var tabii ve belirtmek gerekir ki kitaplar +18. Genel olarak bir ejderha/insan ailesinin yaşadıkları, savaşları ve aşkı bulmalarını okuyoruz.
 Kısa yorumlarıma başlamadan önce seri sıralamasını vereyim.
 
  1. Ejderin Aşkı (Dragon Actually)
  2. Ejderin Arzusu (About a Dragon)
  3. Ejderin Tutkusu (What a Dragon Should Know)
  4. Ejderin Büyüsü (Last Dragon Standing)

  5. Ejderin Ateşi (The Dragon Who Loved Me)
  6. How to Drive a Dragon Crazy
  7. Light My Fire
  8. Feel the Burn
(Seride başlangıç için ara kitaplarda bulunmakta birkaç tane ancak çevrilmemiş.)



  EJDERİN AŞKI  -  G. A. AİKEN


Kitap Adı: Ejderin Aşkı (Ejderha Serisi#1)
Orijinal Adı: Dragon Actually(Dragon Kin#1)
Yazar: G. A. Aiken

Çevirmen: Alp Levi
Tür: Fantastik, savaş, aşk

Yayınevi: Ephesus
Basım Yılı: 2013
Sayfa Sayısı: 391


Puanım: 4


Arka kapak alıntı:

"İnsana dönüşebilen ejderhaların tutkulu aşk oyunlarıyla alev alacaksınız. 
Kalbi bir ejderhaya, şehvetiyse kibirli bir şövalyeye aitti.
Bir gün bunların bir araya gelebileceğini kim hayal edebilirdi ki?
Despot ağabeyini öldürmenin peşindeki Kanlı Annwyl, kaderin onu sürüklediği olayların ortasında aşkı ve tutkuyu keşfediyor.

Kanlı Annwyl gibi bir lakaba sahip olmak, kadın bir savaşçı için de olsa, hiç kolay değildir. Erkekler ya korkuyla titrer ya da saygıyla selam verir. Ama arada sırada bir erkekle, Yok edici Fearghus'la konuşabildiği gibi konuşabilmeyi arzulamaktadır.Fakat ne yazık ki Fearghus bir ejderhadır. Büyük, pullu ve ölümcül..."


  
  İlk kitabımız iki hikayeden oluşuyor ilk bölümde Kanlı Annwyl ve Fearghus çiftinin aşkına, ikincisinde ise Fearghus'un ebeveynlerinin hikayesine tanık oluyoruz. Yazar neden önce anne babayı vermemişte sonra onların hikayesini anlatmış bilmem. Tersi durum daha iyi olurdu zannımca. (aynı durumla Mekanik Meleklerde de karşılaşmıştım ve bende ters tepen bir olay.

  Kanlı Annwyl savaşçı insan kızımız ama öyle bildik savaşçılardan değil astığı astık kestiği kestik. Savaştığı zaman kopan bacaklar kollar havada uçuşuyor düşünün gerisini. Bana bu kısımlar biraz abartılı geldi; yetenekli, kalıplı olsa da insan nihayetinde...Annwyl abisine karşı giriştiği savaşta yaralı düşünce Fearghus onun hayatını kurtarıyor ve iyileşmesine, dövüş yeteneklerini ilerletmesine yardımcı oluyor. Fearghus ise ejderha/insan yani insan formu alabilen bir ejderha. Fearghus tek takılmayı seven büyük abi modundayken herşey değişmeye başlıyor aşık olmasıyla. Annwyl başlarda insana dönüşebildiğini bilmediğinden olayı geç farkediyor ve öğrenince de az buçık kızıyor :)) 
Kısaca hikaye Annwyl'in iyileşme süreci, Fearghusla birlikte olmaları ve Fearghus'un kardeşleri, anne babasıyla dolu. Bu yönden sıkmaya vakit buldurmayan bol karakter barındıran bir kitap. Espirili bir aile, didişen ejderha kardeşlerle kitap kendini okutturuyor ve tavsiye edebileceğim bir kitap.




  EJDERİN ARZUSU  -  G. A. AİKEN



  Kitap Adı: Ejderin Arzusu (Ejderha Serisi#2)
Orijinal Adı: About a Dragon (Dragon Kin#2)
Yazar: G. A. Aiken

Çevirmen: İren Kori
Tür: Fantastik, savaş, aşk

Yayınevi: Ephesus
Basım Yılı: 2016 (ikinci baskı)
Sayfa Sayısı: 439

Puanım:4.5


   Arka kapaktan:"Nolwenn cadısı Talaith için hayat hiçbir zaman kolay olmamıştı. Bir tanrıça tarafından köleliğe zorlanmış, kocası tarafından hor görülmüştü. Ve yaşadığı köydeki herkes kendisinden korkuyordu. Tam hayatının daha kötü gidemeyeceğini düşündüğü sırada, onu öldürmeye niyetli kızgın bir kalabalık tarafından, yatağından sürüklenerek çıkartılmıştı. Kimsenin hesaba katmadığı şey ise, gümüş yeleli bir ejderhanın onu kurtarmaya karar vermesiydi.

Kudretli Briec, gözleri Talaith’e değdiği anda kadının onun olacağını biliyordu. Ama Talaith’in sivri dilini hesaba katmamıştı. Niçin onun da kendisini istediği halde bunu bir türlü kabul etmediğini anlayamıyordu. Kim Briec’i istemezdi ki? O, Kudretli Briec’ti..."


  İkinci kitapta Fearghus'un kardeşi olan kendini beğenmiş, ultra kibirli Briec'in aşkı bulmasını okuyoruz. Briec köyde cadı olduğu gerekçesiyle yakılmak üzereyken Talaith'i kurtarır ve hayatını kurtardığı için diğer kadınlar gibi Talaith'in de kendisinin kollarına atılacağından emindir. Tabi Talaith zar zor kendini erkekten kurtarmış, o işlerle ilgilenmiyorum modunda başlarda. Briec'in ejderha olması ise bir diğer eksi Talaith'e göre(ödü kopuyor ve antiejder bir hatun). Bu durum Briec için kabul edilemez.
Bunun üzerine bizim ejderhamız insan cadıyı kaçırır, hava koşullarının da etkisiyle mağarada kapalı kalan ikili birbirini tanımaya fırsat bulur. Bu arada mağaraya Briec'in kardeş baskınları da oluyor ve oldukça komik eğlenceli sahneler yaşanıyor. Duyarlı küçük kardeş Eibhear, arsız çapkın Gwenvael Talaith'le tanışma fırsatı buluyor. Eibhear bir numaralı destekçisi Talaith'in bu arada. 
  Küçük sürprizleriyle, hiç bitmeyen mücadeleriyle, sırlar ve Talaith'in bazen aptallığa varan davranışlarıyla eğlenceli bir kitaptı. Tavsiye ederim.




EJDERİN TUTKUSU  -  G. A. AİKEN


Kitap Adı: Ejderin Tutkusu (Ejderha Serisi#3)
Orijinal Adı: What a Dragon Should Know (Dragon Kin#3)
Yazar: G. A. Aiken

Çevirmen: Özge Nur Küskün
Tür: Fantastik, savaş, aşk

Yayınevi: Ephesus
Basım Yılı: 2013
Sayfa Sayısı: 520

Puanım:4.5


Arka kapak tanıtımdan:
Hayatımı, kanatlarımı ve üstün güzelliğimi tehlikeye atarak, yalnızca sevdiklerim uğruna, bu acımasız Kuzey Elleri'ne girdim. Ama kıymetimi bildiler mi? Hayır. 'Yakışıklı Gwenvael, en iyimiz sensin, tüm ejderhaların en güzelisin' dediler mi? Hayır! Ailem asırlardan beri, doğuştan gelen ihtişamım ve alçak gönüllülüğümü bir türlü kabullenemedi. Fakat ben onlar için, tabii bir de cesur ve gözü pek olduğum için, bu toprakların en kötü kâbuslarına göğüs gereceğim. 

  Bu yüzden şu anda bir anlaşma yapmak üzere Kuzeylilerin Canavar dedikleri kişiyi bekliyorum. Bu kişi o kadar korkulan bir yaratıktır ki, en büyük savaşçılar bile adını fısıldayarak söyler. Ama ben, Dayanılmaz ve Cesur Gwenvael, karşımdaki bu korkunç kadını… ne? Ahh… Şey, Canavar denen yaratık, yani Dagmar Reinholdt… bir kadın mı yani?

"Buraya nasıl geldik?"
"Bizi sen getirdin."
"Ben mi getirdim? Hatırlamıyorum."
"Ne hatırlıyorsun?"
"Seni öptüğümü." Gwenvael sırıttı. "Kütüphane raflarının orada. Fakat lütfen söyleyin bana, Leydi Dagmar, neden yaralandım ben? Yoksa gizli arzularınızla derimi falan mı yüzmeye çalıştınız?"
"Gizli... ah. Her neyse. Son birkaç saattir hayatın cehennem gibiydi, olup biten bundan ibaret. Kaçırıldın, işkence gördün ve Sürü ejderhalarıyla savaştın."
"Gerçekten mi?" Gwenvael başını eğdi ve sesini alçalttı. "Şimdi, savaşta yaptıklarımı gördükten sonra sana daha mı ateşli geliyorum yani? Beni mümkün olabileceğinden çok daha fazla mı arzuluyorsun? Şu anda benimle birlikte olmak için can mı atıyorsun?"
"Kes sesini, ejderha."
(Tanıtım Bülteninden)


  Üçüncü kitap favorim olan Gwenvael'in hikayesi. Kendisi: yakışıklı, çapkın, arsız, uslanmaz, mükemmel, eşsiz... Kendini de biraz beğenmiş:) (Bu arada bu altın renkli ejderimiz cidden yakışıklı.) Kraliçe Kanlı Annwyl tarafından ünlü Canavar ile anlaşma yapması için Kuzey Ellerine gönderiliyor bizim Gwenvael. Tabi diğer kitaplardan Gwenvael'i bilenler elçilik kim Gwenvael kim demiş olabilir ama kötü başlangıçlara rağmen Kuzey Ellerinde kendini gösteriyor çapkınımız. Politikada usta, kudretli olarak ünlü Canavar pek umduğu gibi çıkmıyor o ayrı. Nitekim Dagmar Reinholdt zayıf, narin, ciddi bir hatun çıkıyor. Gwenvael'in ise hiç tipi değil ve bunu ilk görüşte belli ediyor öküzcüğümüz. Tabi kitabın sonunda adamı kaptığı için şanslı mı şanslı Dagmar.   
  Başta Annwyl ile anlaşmaya soğuk bakan Dagmar sonunda inadını kırıyor ve Gwenvael ile anlaşmayı kabul ediyor ve gidip kraliçeye yardım etmeyi de.

  Kitapta aşktan çok savaş, dövüş, olaylar ve olaylar var. Bu durum beni rahatsız etmedi, tam tersi sırf aşk da çekilmiyor fantastiklerde. Bu nedenle ve Gwanael vile Dagmar'a sevgimden puanım bir tık fazla.

Ejderin Tutkusu'nda yeni karakterler de tanıyoruz ki ilerde karşımıza çıkacaklar ve diğerlerini de okuma fırsatı buluyoruz. Bunu da kaçırmayın derim.







EJDERİN BÜYÜSÜ - G. A. AİKEN


Kitap Adı: Ejderin Büyüsü (Ejderha Serisi#4)
Orijinal Adı: Last Dragon Standing (Dragon Kin#4)
Yazar: G. A. Aiken

Çevirmen: Alp Levi
Tür: Fantastik, savaş, aşk

Yayınevi: Ephesus
Basım Yılı: 2014
Sayfa Sayısı: 445

Puanım:4


Arka kapak: 
"Bana baktığınızda ne gördüğünüzü biliyorum. Dünyanın en güçlü iki ejderha soyundan doğan, çekici ve tatlı dilli bir kadın. Bu durum, bana ilgi duyan herhangi birini kuyruk mesafesinde tutabilmem için, en sağlam savaş zırhlarından bile daha güçlü bir kalkan yaratıyordu. Ta ki onunla karşılaşana dek. Issız Kuzey Elleri'nden gelen savaşçı, büyücü ve barbar savaş beyi, Kurnaz Ragnar. Ragnar ondan öncekilerin aksine, parmak ısırtan çekiciliğim ve çarpıcı gülümsememe teslim olmayı reddediyor. Yavan, faydasız ve her ne kadar cinlerimi tepeme çıkarsa da, aptal biri olduğumu düşünüyor ve beni başından savmaya çalışıyor.

Ama ben hiçbir erkeğin beni görmezden gelmesine izin vermeyeceğim. Ona insafsızca sataşmam, işkence etmem ve en sonunda, yani tuzağım tamamlandığında, onu dizlerinin üzerine çöktürmem için beni tahrik etmekten çekinmeyen şu Kurnaz Ragnar, pek yakında değerimin, yeteneklerimin ve güçlü irademin farkına varacak. Hem de zor yoldan."Tanıtım Bülteninden




  Bol kahkahalı, eğlenceli bir ejderha kitabıyla devam ediyoruz. Bu kitapta da 3. kitaptaki gibi bolca savaş sayfaları yer alıyor. Aynı zamanda kitap dişi ejder kahramanımızla diğerlerinden ayrılıyor. Kardeşlerden Keita ve Kuzey Ellerinden tanıdığımız Mor savaş beyi Ragnar'ı okuyoruz tüm diğer karakterlerle beraber. Ragnar'ı bir önceki kitapta tanımıştık zaten.

  Keita annesine karşı gelmekle uğraşan, babasının prensesi, vurdumduymaz erkek düşkünü bir kızıl afet. Kendisi Ragnar'ın babası tarafından tutsak ediliyor, kurtulduğunda ise Ragnar ve adamlarıyla bildiğin bir ekip oluyor. Ayrıntıya girmek istemiyorum ama Ragnar haklı olarak başta Keita'dan hiç haz etmiyor, aklı beş karış havada erkek düşkünü olarak görüyor Keita'yı herkes gibi. Tanıdıkça ve gerçekleri kavradıkça sevmeye başlıyor. 

Keşke kız bu kadar aşüfte tanıtılmasaymış dediğim olmadı değil. Ve aşkları öncekiler gibi çok da sağlam gelmedi bana :(
Yine de eğlencesi ve hızından bişey kaybetmiyor kitap. Tüm karakterleri yine görüp mutlu olacağınız garanti.








22 Haziran 2016 Çarşamba


  ÖLÜMLÜ YÜREK  -  ROBİN LAFEVERS


   Kitap Adı: Ölümlü Yürek (Ölüm'ün Hizmetkârları #3)
   Orijinal Adı: Mortal Heart (His Fair Assassin #3)
   Yazar: Robin LaFevers
   Seri çevirmeni: Taylan Taftaf

   Tür: Fantastik, tarihi
   Yayınevi: Dex
   Basım Yılı: 2015

   Sayfa Sayısı: 566

   Puanım: 4,5


Arka kapaktan:
"Annith kız kardeşlerinin manastırdan gidişini izledi hep. Doğuştan özel yeteneklere sahip bu kızlar, Ölüm Tanrısı’na hizmet eden suikastçılar olmak üzere manastırın yüksek duvarlarının ardına uçup gittiler.
En yakın iki arkadaşı Ismae ile Sybella’nın gidişini izlemek, kendi yeteneğini hâlâ keşfedememiş olan Annith için çok zordu. Kesfini nihayet gerçeklestirdiginde ise yeteneğinin onu manastırdan çıkmak yerine bu duvarların arasında kalmaya zorlayacağını öğrendi ve kadere rest çekme cesaretini gösterdi. Ülkesinde savas rüzgârları eserken, beklenmedik bir aşk usulca ona yaklaşırken ve yalanlar bir bir önüne serilirken… Annith hangi yolu seçecek?
Ölüm’ün Hizmetkârları serisinin, Ölümcül Merhamet ve Karanlık Zafer’den sonraki üçüncü kitabı Ölümlü Yürek ile yepyeni dügümler çözülüyor."




  Ölümün Hizmetkârları serisinin son kitabı Ölümlü Yürek ile devam ediyoruz. İsmae ve Sybella'nın en yakın arkadaşı olan ve daima kendisi için dışarıda bir görev çıkmasını bekleyen Annith'in romanı.

  Annith'i ilk kitaplardan tanıyoruz tabi; itaatkâr, sessiz, yardımsever, kapı dinlemeyi ve gizli mesajları okumayı seven ölümün hizmetkârı. Annith'in fark etmediğimiz yönlerini de görüyoruz kitapta mesela ben Annith'in hırslı biri olduğunu düşünmemiştim yani başarılı, kendisi manastırı çok seviyor ama diğer kızlardan farklı olarak çok küçük yaşlardan beri orada olduğundan bir şekilde dış dünyayı da görmek istiyor. Baş rahibe ve diğerlerinin başarısını farketmesi için çalışıyor da çalışıyor tüm sınavlarda birinci oluyor ve bunu yeteneğine değil çalışmasına borçlu. Takdir ettim bu azmini ama gel gör ki Annith'e hâlâ bir resmi görev verilmeyince çareyi kaçmakta buluyor.

Kaçma sebebinde bazı durumlarında payı var, bunu kitaptan öğrenip hak vereceksiniz. Kaçmasının ertesi günü esir alınıp alıkonması da başka bir konu tabi :))


  

  Annith manastırın onu yakalatıp geri göndermek ya da öldürmek için peşine birilerini gönderdiğini düşünüyor. Sürekli tetikte ama gene de Balthazar ve ekibine yakalanıyor ve onlardan kaçma fırsatı bulana kadar onlara eşlik ediyor. Zaman geçtikçe tuhaf işlerine de alışıyor ve yadırgamıyor durumunu. Ben bu Balthazar ve ekibine bayıldım ki aslında hepsi kötü varlıklar. Yani cidden kötü: hırsız, katil, yağmacı, hain, tecavüzcü... ne ararsan mevcut. (Ama kesinlikle farklı bir konu yakalamış yazarcığım.) Annith'i yakalayan Balthazar ise tam bir muamma... (sürprizzzzzz)

  Kitapta Sybella, İsmae ve diğerlerini de görüyoruz. Annith kaçarak arkadaşlarına kavuşuyor, yeni planlara dahil oluyor ve düşes üzerine yapılması planlanan son büyük savaşa yardım ediyor.

  Kayıplar, kazançlar, savaşlar ve stratejisi, aşklarıyla güzel bir kitap daha sizi bekliyor. Kitapta sürpriz üstüne sürprizle karşılaşıyoruz. Ve tabiki sıkılmıyoruz yani şahsen ben artık yazarın büyük takipçisiyim.

 



  SPOİLER:
  Kitapta kırdığım tek puan malum varlığın insan olması yani tamam insan olsun da sonrasında manastırın durumu ne olacak: bir tanrıya hizmet etmek ayrı bir insana insan etmek ayrıdır sonuçta. Ölümlü ölüm :( Bir de Annith'i yer yer çok pasif buldum manastırın empoze ettirmeye çalıştığı durumdan da olabilir gerçi bilemiyorum ama sonuçta o da işinde çok iyiydi daha bir güçlü dursa iyi olur gibime geldi. Kitabın sonunda toparlıyor kendini tatlım.







17 Haziran 2016 Cuma



KARANLIK ZAFER  -  ROBİN LAFEVERS




Kitap Adı: Karanlık Zafer (Ölüm'ün Hizmetkârları #2)
Orijinal Adı: Dark Triump (His Fair Assassin #2)
Yazar: Robin LaFevers
Tür: Fantastik, tarihi, genç-yetişkin
Yayınevi: Dex
Basım Yılı: 2014

Sayfa Sayısı: 448

Puanım: 5



Arka kapak alıntı:
"Genç, güzel ve zalim.
Sybella, Ölüm Tanrısı Aziz Mortain’in  manastırında bir suikastçı olarak eğitilmiş ve sonrasında Breton sarayına gönderilmişti. 
Şimdi çok tehlikeli bir görev için sarayın karanlık dehlizlerinde dolaşıyor. Yüzüne taktığı maske ile o artık, Ölüm’ün en tehlikeli silahı. Babasını gazabı ürkütücü ve kardeşinin tekinsiz sevgisi. Sybella her şeye rağmen, uğruna yaşayacağı bir amaç bulunuyor..."


   Ölümün hizmetkarları serisinin ikinci kitabınızla karşınızdayım. İlk kitaptan sonra seri tamamlansın diye beklediğimden ikinci ve üçüncüyü arka arkaya okuyabildim. Seri kitaplardaki en önemli sorunda bu değil mi zaten, tüm kitapların çıkmasını beklemek ya da daha kötüsü yayınevlerinin serileri yarıda bırakma ihtimalleri. Çok başıma geldi çoook. 

Karanlık Yürek'te ilk kitaptan tanıdığımız öfkeli, asi, tehlikeli güzelimiz Sybelle'nin hayatını okuyoruz. İlk kitapta kısmen de olsa tanımıştık onu ki kişiliği nedeniyle yaşadıklarını, çektiklerini baya merak etmiştim. Hangi sebep onu bu kadar psikopatlaştırmış derken yazar önümüze muhteşem bir hikaye koyuyor. Dram, savaş, komedi, suikastler, aşk... yok yooook kitapta.

  Kitapta öncelikle Sybelle'nin tek amacının D'Albret'i öldürmek olduğunu öğreniyoruz ki burada baya büyük bir spoiler var ama yazmıyorum kitapta görürsünüz. Baya baya nefret ediyor adamdan ve onun savaşçılarından. Rahibe onu saraya gönderince de gitmek için tek koşulu ya da umudu adamı öldürmek için izin verilmesi. Böylece saray da buluyor kendini.


  İlk kitabın sonunda kitabı buruk bitirmeme neden olan bir savaşçının ölmediğini görüyoruz. Düşes'in kaçması için savaşan adam D'Albret tarafından esir ediliyor ki bu ölmekten beter hale getirilmesi demek. Malum, D'Albret onun parçalarını düşese göndererek gözdağı verme derdinde. 

Sarayın zindanlarında o günü bekleyen savaşçıyı kurtarması için de Sybelle'e manastırdan mesaj gönderiliyor. Tabii kaçırma işinde yaşadığı birkaç pürüz nedeniyle kendini savaşçıyla birlikte onu düşese teslim etmek için yolda giderken buluyor. Önce adamı teslim edip sonra dönmeyi düşünüyor bir şekilde. Biz de Sybelle'nin saray yaşantısını, ailesiyle olan karmaşık durumları ve amacı için savaşmasını okuyoruz.Kitabın arasına aşk da yerleştirilmiş ve çok cıvık olmayan yerli yerinde bir aşk olmuş bence.

   

  Kitap benim beklentilerimi gayet karşıladı. İlk kitaptaki kadar çok olay yok diyen kişilere rağmen bence süperdi. Yani her kitapta bol aksiyon olacak diye bir derdim yok kitap kendini okutturuyor sağ olsun.

Seriye başlayanlar kesinlikle devam etmeli bence ve başlamayanlar fantastik tarihi bir kitap arıyorsanız lütfen ilk kitap olan Ölümcül Merhamet'ten seriye başlayın canlarım.





SPOİLER:

Kitapta Sybelle'nin yaşadıkları gerçekten büyük sorunlardır, çocukluğundan beri devam eden saldırılar ve korkular hatta kayıplar ona haklı bir intikam nedeni vermiş hem de kendi babası olan D'Albret'ten. Bu durum şaşırttı beni ve Sybelle'ye tam destek benden. Ve tabiki Canavar. Canım benim yaaaaaa yaşamasına çok sevindim. O ve onun güzel repliklerinden mahrum olmak baya kötü olurdu. Cesur, çirkin savaşçım benim. Sybelle baya uğraşıyor o koca devi ulaştırmak için Düşes'e. İkisi de özünde savaşmayı seviyor belki biraz da öldürmeyi :)) Bu yönüyle bile birbirini anlayıp destek vermeleri çok güzeldi. Sevdim bu ikilliyi ve Sybelle sevdiğim bir karakter olmasa kıskanabilirdim belki de






14 Haziran 2016 Salı



ÖLÜMCÜL MERHAMET - ROBİN LAFEVERS


 
  Kitap Adı: Ölümcül Merhamet (Ölümün Hizmetkârları #1)
  Orijinal Adı: Grave Mercy (His Fair Assassin #1)
  Yazar: Robin LaFevers
  Tür: Fantastik, tarihi, genç-yetişkin
  Yayınevi: Dex
  Basım Yılı: 2013

  Sayfa Sayısı: 495
 
  Puanım: 5



  Arka kapaktan:
  "Genç, güzel ve ölümcül. On yedi yaşındaki Ismae, babasının onun için yaptığı anlaşmalı evlilik dehşetinden, gizemli bir keşiş tarafından kaçırılır. Götürüldüğü manastır, Ölüm Tanrısı Aziz Mortain için eğitilen,kendisininki gibi garip yara izleri taşıyan kızlarla doludur. Burada, Ölüm Tanrısı’nın onu tehlikeli hediyelerve korkunç bir kaderle kutsadığını öğrenecektir.Manastırda kalmayı seçerse rahibeler tarafından bir suikastçı olarak yetiştirilecek ve Ölüm Tanrısı’nın intikamını alacaktır. Ismae çok önemli bir görev için Breton sarayına gönderilir; hem entrika ve ihanetin ölümcül oyunlarınahem de yapması imkânsız seçimlere karsı savunmasızdır:Ismae, Tanrısına mı yoksa kalbine mi hizmet edecek?"



Dex yayınlarının muhteşem serisi Ölümün Hizmetkarları ile karşınızdayım. Serimiz üç kitaptan oluşuyor ve güzel tarafı tüm kitapları çevrilmiş bulunmakta. Ölümcül Merhamet'i okuyalı baya olmuştu ama son kitap geç çıktığından hatırlama amaçlı yeniden okudum. Ahhh yeniden kaliteli bir kitaba kavuşmak gibisi yok. Şu aralar pek güzel kitaba denk gelmiyorum maalesef. Mümkün olduğunca az olaylardan bahsedeceğim sizin için de büyüyü bozmak istemem. 
(Dün çok merak ettiğim okuma listemdeki bir polisiye kitabın sonunu bir kişisel blog sayfasında okudum :( Afedersiniz ama nasıl bir dangalaklıktır ki daha konuyu anlatırken hemen araya sonucu-kilit kişiyi yazıyorsun, ne bileyim bir işaret yada uyarı koy hatta hiç yazma.... Neyse tekrar saymaya başlamayayım.)
 

  Tarihi bir fantastik kurgu oduğundan çok geçmiş zamanlarda geçiyor olaylar, o dönemde tanrılar çok sayıda var hatta bu nedenle bazıları zamanla unutturulmak isteniyor. Sevileni var sevilmeyeni var kısacası, kitaplarda bahsi geçen bizimki de pek sevilmeyenlerden Aziz Montain.

  Esas kızımız İsmae daha doğmadan ailesi tarafından istenmeyen bir çocuktur, hayatı lanetlenmiştir adeta. Büyümesiyle birlikte babası tarafından bir adama satılır ve daha düğün gecesinde yaşadıklarıyla çaresiz kalan İsmae bir keşiş tarafından kurtarılır. Gücünü anlayan keşiş onu Ölümün tanrısı Aziz Montain'e hizmet etmesi için özel bir manastıra götürür. Manastır bir nevi okul gibidir aslında yani burada Aziz Montain tarafından seçilmiş kızlar eğitilmektedir. Ölüm'e hizmet için eğitildiğinden dolayı eğitimin amacı da bellidir nihayetinde: öldürmek.

  Suikastçi olarak eğitim gördüğü zaman zarfında savaşmayı öğreniyor ve daha pek çok konuda kendini geliştiriyor İsmae. Tabi bir de zehirler konusunda epey yetenekli, azimli. (Burada aklıma direk Snyder'in Zehir Ustası kitabı geldi ve aynı anda Valek, Yelena... çok güzel bir seriydi o da, özellikle birinci kitabı tavsiyemdir. Herneyse Valek'i hatırlayınca hemen başka yöne kaydım pardon.)   
  Pek çok eğitimden, sınavdan geçip suikastçı-ajan olarak kendini kanıtlayanlar manastır tarafından belirlenen yerlere görevlerini yapmak için gönderiliyor. Görevlerini bir bakıma kendileri zaten anlıyor, bu durumu kitapta okuyacaksınız ;) Manastırdakileri ve arkadaşlarını da unutmamak gerek Sybella, Anith. Bu karakterleri de epey merak etmiştim ki onları ikinci ve üçüncü kitapta okuyoruz.
 

 İsmae'ye verilen ilk görev ise Bretanya düşesi Anne'e zarar vermek isteyen saraydaki hainleri temizlemesidir. Saraya girmek için ise düşesin yakını olan caaanım Gavriel Duval'den yardım alıyorlar. (Tanışma sahnelerini çok sevdimmmmm) Adam düşese ölümüne bağlı, yetenekli, müthiş, fevkaladenin fevkinde bir karakter. Ve bizim sert kızımız İsmae ile birbirine epey yakıştırdım.
 

  Sonrasında saraydaki politik mücadeleleri, savaşı, İsmae'nin görevlerini yapışını, düşes Anne karakterini, sempatik Canavar'ı ve daha pek çoğunu okuyacaksınız.

  Kitaptaki konuya ve işlenişine bayıldım, bana göre bu tarz kitaplar zaten diğer türlere göre daha sağlam bir kurgu gerektiriyor ve Robin LaFevers kitabın hakkını sonuna kadar vermiş. Asla sizi sıkmıyor sayfalar akıp gidiyor, içinde küçük sürprizler barındırıyor, kime yerde üzüp kimi yerde mutlu edebiliyor. Aşk yok mu derseniz o da var ve tam dozunda bu karakterlere ve kitaba yakışan cinsten.


Kitabın çevirisi ve kapağı, cildi herşeyi çok güzeldi. İyi ki asıl kapağa bağlı kalınmış.

Herkese tavsiyemdir, kesinlikle okuyun okutturun.







13 Haziran 2016 Pazartesi


CAMDAN KALP - ROBYN DEHART



Kitap Adı: Camdan Kalp 
Orijinal Adı: Courting Claudia
Yazar: Robyn Dehart
Tür: Historical Romance
Yayınevi: Epsilon
Basım Yılı: 2012

Puanım: 3,5




Kitap hakkında:
"Etrafındaki güzelliklere karşı -henüz kendi güzelliğinden habersiz- keskin bir sanatçı gözüne sahip Claudia, kendini babasına adamış bir evlat olarak onun seçtiği erkekle evlenmek zorundadır. Ancak önce, C.J. Prattley adıyla sosyete partilerini gizlice resmettiği işinden ayrılmalıdır. Fakat havalı gazete patronu Derrick Middleton, onun üstün yeteneği, zekâsı ve tatlı mizacıyla adeta büyülenir -ve Claudia’nın kendisinin bile haberdar olmadığı kor gibi yanan tutkudan Derrick”n bu olağanüstü varlık hakkında başka planları vardır.

Claudia, Londra’daki ofisinden içeri girene kadar Derrick’in hayatında önemsediği iki şey vardır: gazetesi ve uzun zamandır tadını çıkardığı hovarda yaşamı. Ama Claudia’yı yapacağı zorunlu izdivaçtan kurtarmak -ve onu kazanmak- yegâne amacı haline gelir..."


  Robyn Dehart'ın bizde çıkan ilk kitabı Camdan Kalp ile karşınızdayım. Maalesef kitap baya gezdiği için ancak okuyabildim. Daha öncesinde Amatör dedektiflerimizin iki kitabını okuduğumdan dilini çok yadırgamadım gerçi bunda yazarın üst üste üç kitabını okumamın da payı olabilir. Kitabımız seri değil tek bir kitap. 

  Ana kahramanımız leydi Claudia, babasının tek evladı ve babasına son derece bağlı bir kız. Kendisi dönem için evlilik yaşını geçtiği düşünülen sıradan bir leydi ki sıradan derken cidden sıradan, yani öyle ahım şahım bir güzelliği olmayan içimizden biri. Yazarın bu betimlemesini sevdim historicallarda normal güzellikteki kızların hikayeleri daha çok ilgimi çekiyor. Neyse Claudia'nın özel bir çizim yeteneği var ve çizimleri babasından gizli olarak bir gazetede yayınlanıyor. Tabi her ne kadar ihtiyacı olmasa da bu işten para da kazanıyor. Son zamanlarda babasının uygun gördüğü damat adayı olan Richard'la evlenme baskıları biraz daha artınca işini bırakmak için istifasını vermek üzere gazetenin sahibini(Derrick Middleton) görmeye gidiyor. Derrick ise asil değil çalışarak servetini kazanmış ve yaptığı işe bağlı bir işletmeci. (Claudia ile tanışma anını sevdim özellikle şapkası hakkındaki düşünceleri. :)) Tabi Derrick Claudia'nın istifasını öyle kolay kabullenmiyor çünkü soyluların çok sevdiği moda illüstratörünü kaybetmesi gazetenin ileriye dönük gelişme planlarında sorun yaratacak. Planı da basit Claudia'nın talibi olarak karşısına çıkıp onunla flört edecek ve Claudia'nın evliliğini geciktirecek. Bu süre zarfında Claudia'yı kolay bir av gibi düşünürken kendisini bir anda kendini onun aşık, sadık koruyucusu olarak buluyor.
  Kitapta tek sevdiğim kişi Derrick ve bir miktar Claudia'nın arkadaşı Poppy oldu. Claudia ise sonlara doğru biraz kendini toplasa da babasına olan gereksiz bağlılığına bazen anlam veremedim.Saftirik mi nedir. Hele sözde evleneceği kişi Richard'a karşı sürekli olumlu olan düşünceleri...." Kızım uzayda mı yaşıyorsun sen huu huuuuu... " dediğim anlar çoktur.

 Kitabın bir iki yerinde isim, yazım yanlışı olsa da genel olarak çeviriden rahatsız olmadım. Camdan Kalp'i Leydilerin Amatör Dedektif Kulübü serisine göre daha az sevsem de muhteşem aşık Derrick'le tanışmak için yeterlidir bence. Boş vaktiniz varsa şans verebilirsiniz.