14 Haziran 2016 Salı



ÖLÜMCÜL MERHAMET - ROBİN LAFEVERS


 
  Kitap Adı: Ölümcül Merhamet (Ölümün Hizmetkârları #1)
  Orijinal Adı: Grave Mercy (His Fair Assassin #1)
  Yazar: Robin LaFevers
  Tür: Fantastik, tarihi, genç-yetişkin
  Yayınevi: Dex
  Basım Yılı: 2013

  Sayfa Sayısı: 495
 
  Puanım: 5



  Arka kapaktan:
  "Genç, güzel ve ölümcül. On yedi yaşındaki Ismae, babasının onun için yaptığı anlaşmalı evlilik dehşetinden, gizemli bir keşiş tarafından kaçırılır. Götürüldüğü manastır, Ölüm Tanrısı Aziz Mortain için eğitilen,kendisininki gibi garip yara izleri taşıyan kızlarla doludur. Burada, Ölüm Tanrısı’nın onu tehlikeli hediyelerve korkunç bir kaderle kutsadığını öğrenecektir.Manastırda kalmayı seçerse rahibeler tarafından bir suikastçı olarak yetiştirilecek ve Ölüm Tanrısı’nın intikamını alacaktır. Ismae çok önemli bir görev için Breton sarayına gönderilir; hem entrika ve ihanetin ölümcül oyunlarınahem de yapması imkânsız seçimlere karsı savunmasızdır:Ismae, Tanrısına mı yoksa kalbine mi hizmet edecek?"



Dex yayınlarının muhteşem serisi Ölümün Hizmetkarları ile karşınızdayım. Serimiz üç kitaptan oluşuyor ve güzel tarafı tüm kitapları çevrilmiş bulunmakta. Ölümcül Merhamet'i okuyalı baya olmuştu ama son kitap geç çıktığından hatırlama amaçlı yeniden okudum. Ahhh yeniden kaliteli bir kitaba kavuşmak gibisi yok. Şu aralar pek güzel kitaba denk gelmiyorum maalesef. Mümkün olduğunca az olaylardan bahsedeceğim sizin için de büyüyü bozmak istemem. 
(Dün çok merak ettiğim okuma listemdeki bir polisiye kitabın sonunu bir kişisel blog sayfasında okudum :( Afedersiniz ama nasıl bir dangalaklıktır ki daha konuyu anlatırken hemen araya sonucu-kilit kişiyi yazıyorsun, ne bileyim bir işaret yada uyarı koy hatta hiç yazma.... Neyse tekrar saymaya başlamayayım.)
 

  Tarihi bir fantastik kurgu oduğundan çok geçmiş zamanlarda geçiyor olaylar, o dönemde tanrılar çok sayıda var hatta bu nedenle bazıları zamanla unutturulmak isteniyor. Sevileni var sevilmeyeni var kısacası, kitaplarda bahsi geçen bizimki de pek sevilmeyenlerden Aziz Montain.

  Esas kızımız İsmae daha doğmadan ailesi tarafından istenmeyen bir çocuktur, hayatı lanetlenmiştir adeta. Büyümesiyle birlikte babası tarafından bir adama satılır ve daha düğün gecesinde yaşadıklarıyla çaresiz kalan İsmae bir keşiş tarafından kurtarılır. Gücünü anlayan keşiş onu Ölümün tanrısı Aziz Montain'e hizmet etmesi için özel bir manastıra götürür. Manastır bir nevi okul gibidir aslında yani burada Aziz Montain tarafından seçilmiş kızlar eğitilmektedir. Ölüm'e hizmet için eğitildiğinden dolayı eğitimin amacı da bellidir nihayetinde: öldürmek.

  Suikastçi olarak eğitim gördüğü zaman zarfında savaşmayı öğreniyor ve daha pek çok konuda kendini geliştiriyor İsmae. Tabi bir de zehirler konusunda epey yetenekli, azimli. (Burada aklıma direk Snyder'in Zehir Ustası kitabı geldi ve aynı anda Valek, Yelena... çok güzel bir seriydi o da, özellikle birinci kitabı tavsiyemdir. Herneyse Valek'i hatırlayınca hemen başka yöne kaydım pardon.)   
  Pek çok eğitimden, sınavdan geçip suikastçı-ajan olarak kendini kanıtlayanlar manastır tarafından belirlenen yerlere görevlerini yapmak için gönderiliyor. Görevlerini bir bakıma kendileri zaten anlıyor, bu durumu kitapta okuyacaksınız ;) Manastırdakileri ve arkadaşlarını da unutmamak gerek Sybella, Anith. Bu karakterleri de epey merak etmiştim ki onları ikinci ve üçüncü kitapta okuyoruz.
 

 İsmae'ye verilen ilk görev ise Bretanya düşesi Anne'e zarar vermek isteyen saraydaki hainleri temizlemesidir. Saraya girmek için ise düşesin yakını olan caaanım Gavriel Duval'den yardım alıyorlar. (Tanışma sahnelerini çok sevdimmmmm) Adam düşese ölümüne bağlı, yetenekli, müthiş, fevkaladenin fevkinde bir karakter. Ve bizim sert kızımız İsmae ile birbirine epey yakıştırdım.
 

  Sonrasında saraydaki politik mücadeleleri, savaşı, İsmae'nin görevlerini yapışını, düşes Anne karakterini, sempatik Canavar'ı ve daha pek çoğunu okuyacaksınız.

  Kitaptaki konuya ve işlenişine bayıldım, bana göre bu tarz kitaplar zaten diğer türlere göre daha sağlam bir kurgu gerektiriyor ve Robin LaFevers kitabın hakkını sonuna kadar vermiş. Asla sizi sıkmıyor sayfalar akıp gidiyor, içinde küçük sürprizler barındırıyor, kime yerde üzüp kimi yerde mutlu edebiliyor. Aşk yok mu derseniz o da var ve tam dozunda bu karakterlere ve kitaba yakışan cinsten.


Kitabın çevirisi ve kapağı, cildi herşeyi çok güzeldi. İyi ki asıl kapağa bağlı kalınmış.

Herkese tavsiyemdir, kesinlikle okuyun okutturun.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder