25 Kasım 2015 Çarşamba



CRESS - MARİSSA MEYER


  
Kitap Adı: Cress (Bir Ay Günlüğü Serisi #3)
Orijinal Adı: Cress (The Lunar Cronicles #3)
Yazar: Marissa Meyer
Tür: Fantastik, Genç yetişkin
Yayınevi: Artemis
Basım Yılı: 2014

Puanım:4.5



Arka kapak yazısından alıntı:

Daha ufacık bir kız çocuğuyken, cadı onu ne kapısı ne de merdiveni olan bir uzay uydusuna hapsetti. Gelecekte bile, Kuleye Hapsedilen Genç Kızlar Var...
Cress, Cinder'ı Kraliçe Levana'nın hain planlarından haberdar etmek için her şeyi göze almıştı. Ancak ufak bir sorunu vardı. Çocukluğundan beri, hapsedildiği bir uyduda yaşıyordu ve ona eşlik eden tek şey internet bağlantılı ekranlardı. Elinde yalnızca bu ekranlar olunca, Cress'in de efsanevi bir hackera dönüşmesi kaçınılmazdı. Bütün Dünya; Cinder, Kaptan Thorne, Scarlet ve Wolf'un peşindeydi. Onlar ise Levana'nın planlarını altüst etmek için Cress'i esir tutulduğu uydudan kurtarmaya ant içmişti...


 

Merhaba Bir Ay Günlüğü serisi sevenler. Serimizin üçüncü kitabı Cress ile devam ediyoruz. Serinin Rapunzel'i temsil eden kitabı, Meyer bu uyarlamayı da çok güzel kaleme almış. Öncelikle kitabın kapağının orijinal halini çok sevdim aynı kalmasını tercih ederdim. Sağdaki kapak da hoş görünüyor ama değil mi? Neden değiştirmişler anlamlandıramadım :))



   Cress'te de olaylar kaldığı yerden aynı hızla devam ediyor. Tabi önceki kitaptaki kadar olay olmuyor ancak kesinlikle sizi sıkmıyor da. Bunun için Thorn yeter zaten; kendisi hatırlayacağınız gibi kanun kaçağı, özgüveni tavan yapmış, kibirli kaptanımız. Kitap çok çabuk bitecek emin olun, öyle sayfa sayısının çokluğu gözünüzü korkutmasın. (Yanlış hatırlamıyorsam ~500 sayfa falandı.) Üç kitaptaki tüm karakterler bir arada neredeyse. Yeni sırlar, umulmadık entrikalar bizi bekliyor. Bu arada bu serideki arka kapak yazılarını okumayın bence, kısa özet gibi olmuş biraz büyüyü bozuyor. Ben de tamamını eklemedim.


   Konuya kısaca değinecek olursak. Crescent Moon( Türkçesi yarım ay) Ay ülkesinde içi boş olarak doğuyor ve tüm içi boşlara yapıldığı gibi bebekken ailesinden öldürülmesi için alınıyor. İçi boşların tutulduğu kamplarda yetişirken göze çarpan bilgisayar kullanma yeteneği sayesinde Kraliçenin gizli hackerı olarak seçiliyor. Kraliçe Levananın baş sihirbazı Sybil onu uzayda bir uyduya kapatıyor ve arada bir yaptığı kontroller dışında Cress'in kimseyle birebir iletişimi olmuyor. Yıllarca süren bildiğiniz hapis hayatı. Levana'nın son yaptığı katliamın ardından Cress kendini de suçlu olarak görüp Cinder ve arkadaşlarına gizliden yardım ediyor. Cinder'e yardım için birebir iletişim de kuruyor onlarla ama daha bir araya gelemeden grubumuz bu sefer tamamen bölünüyor. Hem de öyle böyle değil, hepsi bir yere savruluyor. Cress ilk görüşte aşık olduğunu düşündüğü Thorn ile Dünya'ya çakılmak üzere uyduda bırakılıyor, Scarlet kaçırılıyor, Wolf yaralı ve bir de Jacin çıkıyor karşımıza... Kitap boyunca ekibimizin tekrar bir araya gelebilmeleri için yaşadıkları olayları okuyoruz.

   Cress yıllarca tek başına uyduda yaşayıp kraliçenin pis işlerini yapıyor, kendine ait bir hayatı yoktu. Bu nedenle hayalleriyle kendisine yeni dünyalar kuruyor, yeni kişilikler yaratıyor. Dünyaya düşüşleri mecburi de olsa onun için bulunmaz fırsat. Dünyayı keşfediyor, özgürlüğü tadıyor. Yanındaki Thorn da işin ekstrası :) Onunki ilk görüşte aşk ne de olsa. Heyecanına diyecek yok ama kesinlikle hak ediyor. Serideki en naif, saf ve romantik karakter.





Cress'in tepkileri ve yaşadıkları etkileyiciydi, onun gözünden bakınca ne kadar şanslı olduğunuzu düşüneceksiniz. Sonrasında Dr Erland ile karşılaşıyorlar ve üzücü sırlar paylaşılıyor. Cress adına haksızlık üstüne haksızlık :( Canım benim ya kıyamam ben sana.

   Levana ve Kai cephesinde entrikalar, planlar eksik değil tabi, bizim kötü kraliçemiz epey öngörülü biri olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Kai cephesi bu kadar dünyadan bi haberlikle bu saate kadar iyi ayakta durabilmiş demedim değil. Aylıların Dünya'ya tamamen sızmalarını önlemek için olan Cinder'in bomba planına siz de çok şaşıracaksınız. Ama çözüm mü, çözüm sonuçta. Vazgeçmek yok Cinder.

   Bir kaç kısımda prenses Winter'ı da okuma fırsatımız var. Bildiğiniz gibi pek aklı başında değil prensesin, Scarletın dediği gibi tamamen kaçık olduğunu da düşünmüyorum ama... Dördüncü kitapta göreceğiz artık.





Kitabın daha başlarında hep Thorn'u bir yerden tanıdığımı düşünürken hemen bulmuştum neden gözüme tanıdık geldiğini. Tangled'ın Jack'ine tıpatıp benziyor da ondan. Hem karakter hem görünüş olarak. Esprileri, konuşması, kendine güveni. Cress de bildiğin bizim Rapunzel. Cress ve Jack olarak gözümde başka kimseyi canlandıramadım. Gerçek bir oyuncu veya model gelmedi hiç aklıma. Tangled'ın karakterleri cuk diye oturdu benim için.


   Kitapta bazı eksikler de yok değildi, kalitesi nedeniyle çok göze batmıyordu o ayrı. Mesela Ay ülkesini hala göremedik, gerçekten merakla beklediğim bir diyardı. (Yazar ayrı bir seri mi yapacak anlamadım ki.) Veya Cress'in duygularına biraz daha yer verilebilirdi yada bir değişiklik yapıp bir iki bölümde Thorn'u dinlemek kesinlikle güzel olurdu. Sizce de öyle değil mi?

Alıntılar:

Wolf: Bir kişiye odaklanıp odaklanıp diğerlerini görmezden gelemezsin. Thorn bile sana gizlice yaklaşabiliyorsa başımız belada demektir.
Thorn elini göğsüne koydu. "Bir suç dahisinin yeteneklerini asla hafife alma."
Scarlet ters çevirdiği plastik bir kutunun üzerinde bacak bacak üstüne atmış yulaf lapasını yiyordu."Suç dahisi mi? Son bir haftadır düğüne nasıl sızacağımızı düşünüyoruz. Ve şimdilik senin planımıza tek katkın sevgili geminin en güvenli inebileceği çatıyı saptamak oldu."
"Kaptan Thorn'un önceliklerini sonuna kadar destekliyorum"dedi İko geminin hoparlöründen."İlk kez medyatik olacağım. Onun için en havalı görüneceğimiz yolu seçmeliyiz."

Cress omuz silkti. "Hanımım bana yemek ve su getiriyor. İnternetim de var. Yani o kadar kötü değil ama..."
"Ama bir tutsaksın." dedi Thorn.
"Ben çaresiz prenses demeyi yeğlerim." diye mırıldandı Cress.

Cress huzursuzca kıpırdandı. "Biliyorum. Bence haklısın. Belki de kader diye bir şey yoktur. Belki kader dedikleri, bize sunulan imkanlar ve onlarla ne yaptığımızdır. Artık büyük, destansı aşkların da kendiliklerinden olmadıklarını düşünüyorum. Onları kendimiz yaratmalıyız."






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder